jautājums |
atbilde |
hatırla(t)mak, anımsa(t)mak Bana biraz yumurta almamı hatırlatır mısın? sākt mācīties
|
|
Will you remind me to buy some eggs?
|
|
|
sākt mācīties
|
|
I can't remember his name.
|
|
|
tehlikeye atmak, riske atmak •tehlike, risk •...ı/i göze almak; tüm olumsuzlukları göğüslemek, denemek, kalkışmak Sana yardım etmek isterdim ama işimi kaybetme riskini alamam. sākt mācīties
|
|
I'd like to help you, but I can't risk losing my job.
|
|
|
telefon etmek; telefonla aramak telefon Taksiye telefon edeceğim. sākt mācīties
|
|
phone up I'm going to phone for a taxi.
|
|
|
•fırçalamak •süpürmek, süpürüp atmak •geçerken birine hafifçe dokunmak, sürtünmek fırça •saçınızı / dişlerinizi fırçalamak •Paltosundaki karı fırçaladı. •Merdivenlerden yukarı çıkarken yanımdan sürtünerek geçti. sākt mācīties
|
|
•to brush your hair/teeth •He brushed the snow off his coat. •He brushed past me as he went up the stairs.
|
|
|
bir önceki cümledeki fiili kullanmamak için onun yerine kullanılır “Bu şarkıdan nefret ediyorum.“ "Ben de öyle.” sākt mācīties
|
|
I hate that song." "So do I.
|
|
|
•-ebilmek, -abilmek •izin vermede/istemede kullanılır bir şeyi istemede, rica etmede kullanılır •Kirayı ödeyemiyoruz. •Şimdi gidebilir miyim? sākt mācīties
|
|
•We can't pay the rent. •Can I go now?
|
|
|
sākt mācīties
|
|
|
|
|
iyi olur, gerekir, -meli, -malı ... malı/meli; yapılması gerekeni istemeden/sormada kullanılır Ondan özür dilemeli miyim? sākt mācīties
|
|
Should I apologize to her?
|
|
|
park Arabayı eski köprünün yanına park ettim. sākt mācīties
|
|
I parked the car near the old bridge.
|
|
|
•en son, sonuncu •geçen, önceki •Toplantı ne kadar sürecek? sākt mācīties
|
|
•How long will the meeting last?
|
|
|
•yürüyüş •birini sağ salim eve kadar yürüyerek götürmek sākt mācīties
|
|
He walked me to my house.
|
|
|
bağlantı kurmak, ilişkisi olmak, ilişkilendirmek *Bana aktarmalı bir uçuş ayarlayabilir misin? Feribotlar anakarayı adalara bağlar. sākt mācīties
|
|
*Can you get me a connecting flight? Ferries connect the mainland with the islands.
|
|
|
Çocuk gibi davranıyorlar. sākt mācīties
|
|
They are behaving like children.
|
|
|
kaçmak, seğirtmek Her sabah yaklaşık üç mil koşuyorum. sākt mācīties
|
|
run away I run about three miles every morning.
|
|
|
yenilmek Tasarı parlamentoda kıl payı yenilgiye uğradı. sākt mācīties
|
|
be defeated by sb The bill was narrowly defeated in parliament.
|
|
|
Yanlış bir şekilde cinayetle suçlandı. sākt mācīties
|
|
accuse of something He was falsely accused of murder.
|
|
|
protesto etmek; itiraz etmek, karşı çıkmak bir şeyi protesto etmek Öğrenciler, eğitim bütçesindeki kesintileri protesto ediyorlardı. sākt mācīties
|
|
Students were protesting about cuts to the education budget.
|
|
|
karşı koymak, karşı çıkmak Komite, kadınların kulübe katılmasına izin veren bir öneriye karşı çıktı. sākt mācīties
|
|
The committee opposed a proposal to allow women to join the club.
|
|
|
•kandırmak, aldatmak, •hile yapmak, aldatmak, kandırmak, dürüst olmayan usullere başvurmak birisine ihanet etmek; karısını/kocasını aldatmak sākt mācīties
|
|
cheat on sb
|
|
|
Bir sorun olduğunu kabul etti. sākt mācīties
|
|
He acknowledged that there was a problem.
|
|
|
sākt mācīties
|
|
He threw the book at the wall.
|
|
|
•umut •ummak, ümit etmek, beklemek •yapmaya niyetlenmek, yapmayı ümit etmek; ummak, dilemek Bundan daha iyi bir hava ummuştuk. sākt mācīties
|
|
Dad hopes to retire next year. We had hoped for better weather than this.
|
|
|
Hayır kurumlarına para veriyor musunuz? sākt mācīties
|
|
Do you give money to charity?
|
|
|
acelesi olmak, çabuk olmak sākt mācīties
|
|
be in a hurry Hurry up! We're going to be late.
|
|
|
aşk, sevgi, *aşık olmak sākt mācīties
|
|
fall in love (with)
|
|
|
sākt mācīties
|
|
|
|
|
•kendi •üstüne almak, üstlenmek *Hiç kimse kırılan pencereyi üstlenmedi/sahiplenmedi. Üniversite buralarda çok araziye sahip. sākt mācīties
|
|
own up *No one has owned up to breaking that window. The University owns a lot of the land around here.
|
|
|
Yeni bir oyun icat ettik. sākt mācīties
|
|
We've invented a new game.
|
|
|
Parmağımı kestim ve kanıyor. sākt mācīties
|
|
I cut my finger and it’s bleeding.
|
|
|
tünel/çukur açmak/kazmak Yolda kocaman bir çukur kazdılar. sākt mācīties
|
|
They've dug a huge hole in the road.
|
|
|
ödünç vermek, borç vermek kredi vermek Hafta sonu için arabasını bana ödünç verdi. sākt mācīties
|
|
She lent me her car for the weekend.
|
|
|
sākt mācīties
|
|
She's just swept the floor.
|
|
|
bağışlayın; afedersiniz Özür diledim ama beni affedeceğini sanmıyorum. sākt mācīties
|
|
forgive - forgave - forgiven Forgive me for asking, but how much did you pay for your bag? I've apologized, but I don't think she'll ever forgive me.
|
|
|
sākt mācīties
|
|
How did you tear your shirt?
|
|
|
canını sıkmak sākt mācīties
|
|
bore I am bored of this work so much.
|
|
|
Kilise korosunda şarkı söylüyor. sākt mācīties
|
|
She sings in the church choir.
|
|
|
sākt mācīties
|
|
I went out to buy some milk.
|
|
|
işaret, iz, simge, im, sembol Bir sonraki adım belgeyi imzalamaktı. sākt mācīties
|
|
The next step was to sign the document.
|
|
|
eklemek, ilave etmek, toplamak toplamak Yumurtaları kremaya ekleyin. sākt mācīties
|
|
Add the eggs to the cream.
|
|
|
Hediyesi için henüz teşekkür etmedim. sākt mācīties
|
|
I haven't thanked her for her present yet.
|
|
|
teslim etmek, dağıtmak, iletmek Kanepeyi çarşamba günü teslim edebilirler. sākt mācīties
|
|
They can deliver the sofa on Wednesday.
|
|
|
öksürerek çıkarmak, tükürmek Göğsüm ağrıyordu ve kontrolsüz bir şekilde öksürüyordum. sākt mācīties
|
|
cough sth up My chest felt painful, and I was coughing uncontrollably.
|
|
|
kilit sākt mācīties
|
|
|
|
|
sona erdirmek, sonlandırmak O kitabı okumayı bitirmedin mi? sākt mācīties
|
|
Have you finished reading that book yet?
|
|
|
son, nihayet, bitiş Bu görüşmeler savaşı sona erdirecek gibi görünmüyor. sākt mācīties
|
|
These talks do not look likely to end the war.
|
|
|
Annem güzel pastalar yapar. sākt mācīties
|
|
My mother makes nice cakes.
|
|
|
ayağa kalkmak sākt mācīties
|
|
stand up - stood up We'd been standing for hours.
|
|
|
sākt mācīties
|
|
|
|
|
cevap, yanıt Mektubuna cevap vermeliyim. sākt mācīties
|
|
I must answer his letter.
|
|
|
Bana biraz çiçek getirdi. sākt mācīties
|
|
He brought me some flowers.
|
|
|
bozulmak İçeri girmek için cam kırmaları gerekiyordu. sākt mācīties
|
|
break down They had to break a window to get in.
|
|
|
tutmak, saklamak, bulundurmak, alıkoymak alıkoymak, engellemek İstersen elbiseyi saklayabilirsin. sākt mācīties
|
|
You can keep that dress if you like it.
|
|
|
Geçen hafta ona bir mektup gönderdim. sākt mācīties
|
|
send (to) I sent him a letter last week.
|
|
|
görüşmek, ziyaret etmek, görmek sākt mācīties
|
|
|
|
|
sākt mācīties
|
|
I learned Russian at school.
|
|
|
seyretmek, izlemek, bakmak saat, kol saati sākt mācīties
|
|
I watched him as he arrived.
|
|
|
açık sākt mācīties
|
|
Don't open your eyes yet.
|
|
|
sākt mācīties
|
|
|
|
|
Okuyamıyor veya yazamıyor. sākt mācīties
|
|
|
|
|
•içki içmek, alkol almak •içip bitirmek, sonuna kadar içmek sākt mācīties
|
|
Drink up! We've got to leave soon. He was drinking a glass of milk.
|
|
|
sākt mācīties
|
|
|
|
|
öpücük sākt mācīties
|
|
|
|
|
Çoğu sabah havuzda otuz uzunlukta yüzerim. sākt mācīties
|
|
I swim thirty lengths of the pool most mornings.
|
|
|
kapamak, kapatmak, kapanmak Geriye yaslandı ve gözlerini kapadı. sākt mācīties
|
|
He lay back and shut his eyes.
|
|
|
kapalı sākt mācīties
|
|
|
|
|
düşmek, aşağı/yere düşmek •Gökten büyük yağmur damlaları düşüyordu. •Bisikletinden düştü ve kolunu kırdı. sākt mācīties
|
|
fall down/off •Huge drops of rain were falling from the sky. •She fell off her bike and broke her arm.
|
|
|
Çocuklar ağlamaya başladı. sākt mācīties
|
|
The children began to cry.
|
|
|
•büyümek, gelişmek, serpilmek •(bitki) yetiş(tir)mek; büyü(t)mek yetiştirmek •Çocuklar çok hızlı büyür. •Bu çalılar kumlu toprakta iyi büyür. sākt mācīties
|
|
•Children grow very quickly. •These shrubs grow well in sandy soil.
|
|
|
uyku sākt mācīties
|
|
|
|
|
Laura'nın çok güzel mavi gözleri var. sākt mācīties
|
|
Laura has got beautiful blue eyes.
|
|
|
gösteri Bana fotoğraflarını göster. sākt mācīties
|
|
|
|
|
tanımlamak, belirtmek, tarif etmek, açıklamak tasvir etmek, belirtmek, göstermek Görevleriniz sözleşmede açıkça tanımlanmıştır. sākt mācīties
|
|
Your duties are clearly defined in the contract.
|
|
|
iş, çalışma Helen bir bilgisayar şirketinde çalışıyor. sākt mācīties
|
|
work for/in/as Helen works for a computer company.
|
|
|
Bir şeyler söylemeye başladı ve sonra durdu. sākt mācīties
|
|
He started to say something and then stopped.
|
|
|
tanımak, anlamak, bilmek, yapabilmek Yalan söylediğini biliyordu. sākt mācīties
|
|
He knew that she was lying.
|
|
|
çalışmak, uğraşmak, kalkışmak, girişmek, teşebbüs etmek •Pencereyi açmaya çalıştım ama açamadım. •Dün gece bana verdiğin tarifi denedim. sākt mācīties
|
|
•I tried to open the window but couldn’t. •I tried that recipe you gave me last night.
|
|
|
taşımak, bir yerden bir yere götürmek sākt mācīties
|
|
|
|
|
Adam takım kaptanı olarak seçildi. sākt mācīties
|
|
Adam was chosen as team captain.
|
|
|
rica etmek, istemek sākt mācīties
|
|
ask for I asked him about his hobbies.
|
|
|
biriyle gitmek, birini götürmek Her zaman cep telefonumu yanımda götürüyorum. sākt mācīties
|
|
I took the kids to the park. I always take my mobile phone with me.
|
|
|
•yaşamak, canlı olmak, hayatta kalmak •yaşamak, ikamet etmek, yaşamını sürdürmek oturmak, ikamet etmek, canlı •Umarım torunlarımı görecek kadar yaşarım. •Birbirimize yakın yaşıyoruz. sākt mācīties
|
|
•I hope I live to see my grandchildren. •We live near each other.
|
|
|
•Tahta parçasını ikiye böldü. •Geçen hafta saçlarımı kestirdim. sākt mācīties
|
|
•He cut the piece of wood in half. •I had my hair cut last week.
|
|
|
düşünmek, sanmak, farzetmek, düşünmek sanmak sākt mācīties
|
|
think of/about What did you think of the film?
|
|
|
sākt mācīties
|
|
|
|
|
katılmak, girmek, üye olmak bağlamak, birleştirmek, bir araya getirmek On sekiz yaşındayken orduya katıldı. sākt mācīties
|
|
He joined the army when he was eighteen.
|
|
|
kötü/istenmeyen bir durumdan kaçınmak, kurtulmak, sakınmak İki katil dün gece hapishaneden kaçtı. sākt mācīties
|
|
to escape capture/injury The two killers escaped from prison last night.
|
|
|
soymak, zorla soymak; soyup soğana çevirmek yoksun bırakmak, mahrum etmek Dün gece şehir merkezinde iki turist silah zoruyla soyuldu. sākt mācīties
|
|
rob sb of sth Two tourists were robbed at gunpoint in the city centre last night.
|
|
|
çalmak, aşırmak, yürütmek sıvışmak, usulca ve gizlice girmek/çıkmak/uzaklaşmak O sık sık başkalarının parasını çalar. sākt mācīties
|
|
steal away/in/out He often steals other people’s money
|
|
|
•işten çıkarmak, kovmak, yol vermek •ateş etmek yangın, ateş •Geç kaldığım için kovuldum. •Ona üç el ateş etti. sākt mācīties
|
|
•I was fired for being late. •She fired three shots at him.
|
|
|
•ilişiğini kesmek, işten çıkar(ıl)mak, yol ver(il)mek, kov(ul)mak •ilgilenmemek, ele almamak göndermek, gitmesine izin vermek •Şirket kurallarını ihlal eden herkes işten çıkarılacaktır. •Komite fikri çöp olarak nitelendirdi. sākt mācīties
|
|
•Anyone who breaks company rules will be dismissed. •The committee dismissed the idea as rubbish.
|
|
|
azarlamak, paylamak, çıkışmak Asla sesini yükseltmedi ya da haksız yere beni azarlamadı. sākt mācīties
|
|
He never raised his voice or scolded me unfairly.
|
|
|
keşfetmek; inceleme/araştırma yapmak karar vermeden önce derinlemesine araştırmak/incelemek Çocuklar keşfetmeyi seviyor. sākt mācīties
|
|
We're exploring the possibility of buying a holiday home. The children love exploring.
|
|
|
Yerel endüstriler plastik ürünler, tekneler ve giysiler üretir. sākt mācīties
|
|
Local industries manufacture plastic products, boats, and clothing.
|
|
|
Ordu aramaya yardımcı olmak için geldi. sākt mācīties
|
|
The army arrived to assist in the search.
|
|
|
yardım Masayı kurmana yardım edeyim mi? sākt mācīties
|
|
Shall I help you to set the table?
|
|
|
tahmin etmek, tahminde bulunmak tahmin Ölü sayısı yüz olarak tahmin ediliyor. sākt mācīties
|
|
The number of dead is estimated at a hundred.
|
|
|
•ayarlamak •yeni bir duruma ayak uydurmak, uyum sağlamak Buradaki bu anahtarı kullanarak ısıyı ayarlayabilirsiniz. sākt mācīties
|
|
You can adjust the heat using this switch here.
|
|
|
kurmak, ayarlamak, belirlemek, saptamak takım, batmak (güneş), gün batımı, *Güneş batıyor. Bir sonraki toplantı 6 Şubat'ta yapılacak. sākt mācīties
|
|
sunset, *The sun is setting The next meeting is set for 6 February.
|
|
|
sākt mācīties
|
|
|
|
|